
Hedefe Yönelik Tedavi (Targeted Therapy)
Hedefe yönelik tedavi kanserle mücadelede yeni bir dönem açmıştır. Bu tedavi biçimi hastalığın moleküler temeline odaklanır. Özellikle tirozin kinazları ve büyüme faktörü reseptörleri gibi proteinlere yönelik stratejiler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerle kanser hücreleri hedef alınırken normal hücreler büyük ölçüde korunur. Bu seçicilik tedavinin etkinliğini artırırken yan etkileri azaltır. Ancak tedaviye direnç gelişebilir; bu da araştırmacıları yeni çözümler bulmaya itmektedir.
| Tanım | Kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını sağlayan spesifik moleküler hedefleri engelleyen tedavi yöntemidir. |
| Uygulama Yöntemleri | İntravenöz (damar yoluyla), oral (ağız yoluyla) |
| Amaç | Kanser hücrelerinin gelişimini durdurmak veya büyümesini yavaşlatmak; sağlıklı hücrelere daha az zarar vermek |
| Yan Etkiler | Cilt sorunları (döküntüler), ishal, karaciğer fonksiyon bozuklukları, yüksek tansiyon, kanama riskleri, yorgunluk |
| Süre | Tedavi uzun süreli olabilir; genellikle hastalığın seyrine göre belirli aralıklarla uygulanır. |
| Kullanılan İlaçlar | Tirozin kinaz inhibitörleri (TKI’ler), monoklonal antikorlar, anjiyogenez inhibitörleri, PARP inhibitörleri |
| Avantajları | Sadece kanser hücrelerini hedefleyerek sağlıklı hücrelere zarar verme riskini azaltma, daha az yan etkiyle etkili sonuçlar elde etme potansiyeli |
| Dezavantajları | Kanser hücrelerinin zamanla direnç geliştirme riski, her kanser türü için uygun olmama, yüksek maliyet ve karmaşık yan etki yönetimi gerektirme |
| İzlem ve Kontrol | Düzenli kan testleri, biyopsi ve görüntüleme yöntemleri ile tedaviye yanıtın izlenmesi; karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının takibi |
| Alternatif Tedaviler | Kemoterapi, immünoterapi, radyoterapi, cerrahi müdahale |

Doç. Dr. Mahmut Bakır Koyuncu
Mersin doğumlu, YKAL mezunu. 2011 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. İç Hastalıkları anadal ve Hematoloji yandal eğitimlerini Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamlamıştır. 2008 yılında MD Anderson Cancer Center’da moleküler biyoloji ve genetik alanında çalışmış, 2020 yılında New York Presbyterian Hospital’da kemik iliği nakli ve hücresel tedaviler ünitesinde çalışma imkanı bulmuştur. Türkiye’ye döndükten sonra sırasıyla Mersin Şehir Hastanesi ve Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmıştır. 2022’de Hematoloji alanında Doçent Doktor unvanı almıştır. Temmuz 2023’ten beri Mersin Medical Park Hastanesinde çalışmaktadır.
Hedefe yönelik tedavi nedir?
Hedefe yönelik tedavi kanser tedavisinde devrim yaratmış bir yöntemdir. Bu yaklaşım özellikle kanserli hücrelerin büyüme ve yayılma mekanizmalarını kontrol eden spesifik proteinleri hedef alır. Tedavi bu proteinlerin işlevlerini bloke ederek veya modifiye ederek kanser hücrelerinin gelişimini engeller.
Gelişen bilimsel anlayış araştırmacıların bu proteinleri daha doğru bir şekilde tanımlamalarını ve etkili tedavi yöntemleri geliştirmelerini sağlamaktadır. Normal hücrelere zarar vermeden kanser hücrelerini hedefleyen bu tedavi yan etkileri minimize eder ve hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Direnç gelişimi tedavinin etkinliğini zamanla azaltabilir. Tedavi sürecinin bu dinamik doğası sürekli araştırma ve geliştirme gerektirir.
Hedefe yönelik tedavinin çeşitleri nelerdir?
Hedefe yönelik tedavinin çeşitleri kanser tedavisindeki spesifik mekanizmalara dayanır. İki ana kategori altında incelenebilir:
Küçük moleküllü ilaçlar: Bu ilaçlar boyutları sayesinde hücre zarından kolayca geçebilir. Hücre içindeki belirli hedeflere etki ederek kanser hücrelerinin büyümesini engeller. Tedavi hücre içi enzim veya reseptörleri hedef alır.
Monoklonal antikorlar: Laboratuvarda üretilen bu proteinler kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan spesifik yapıları tanır. Bu antikorlar farklı mekanizmalarla etki eder:
- Bazıları bağışıklık sistemini harekete geçirir.
- Diğerleri kanser hücrelerinin büyümesini doğrudan durdurur.
- Bazıları ise kanser hücrelerine zararlı toksinler taşır.
*En iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.
Hedefe yönelik tedavi kimlere uygulanır?
Hedefe yönelik tedavi özellikle belirli biyobelirteçlerle ilişkili kanser türlerinde uygulanır. Bu tedavi yöntemi kanser hücrelerindeki spesifik moleküler hedefleri tanıyarak çalışır. Bu sayede ilaçların sadece kanserli hücrelere etki etmesi sağlanırken normal hücrelerin zarar görmesi minimize edilir. Dolayısıyla hedefe yönelik tedaviye aday olanlar şu şekilde belirlenir:
- Kronik miyeloid lösemi gibi belirli genetik değişikliklere sahip kanserler
- Tümörlerinde önceden belirlenmiş moleküler hedefler bulunan hastalar
- Biyobelirteç testi sonucunda ilgili hedeflere sahip olduğu tespit edilen bireyler
Hedefe yönelik tedavi kansere karşı nasıl etki eder?
Hedefe yönelik tedavi kanserle savaşta modern ve etkili bir yaklaşım sunar. Bu tedavi yöntemi kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını sağlayan moleküler mekanizmalara odaklanır. İşte hedefe yönelik tedavinin kansere karşı etkileri:
Bağışıklık sistemini güçlendirme: Hedefe yönelik tedaviler kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçınma yeteneklerini ortadan kaldırır. Kanser hücrelerini işaretleyerek onların bağışıklık sistemince tanınmasını ve yok edilmesini sağlar. Bu süreç bağışıklık sistemini daha aktif ve etkili bir hale getirir.
Hücre büyümesinin engellenmesi: Kanser hücrelerinin kontrolsüz büyümesine yol açan moleküler sinyalleri hedef alır. Bu tedaviler hücre bölünmesini teşvik eden proteinlere müdahale ederek kanser hücrelerinin büyümesini durdurur. Bu süreç şunlardır:
- Proteinlerin aktivasyonunu engellemek.
- Hücre bölünmesini tetikleyen sinyalleri kesmek.
- Hücre yüzeyindeki reseptörleri bloke etmek.
Anjiyogenezin inhibisyonu: Kanser tümörlerinin büyümesi ve metastaz yapması için gereken yeni kan damarlarının oluşumunu engeller. Anjiyogenez inhibitörleri tümörün büyümesini sınırlamak ve küçülmesini sağlamak için kan damarlarının oluşumunu durdurur. Bu tedaviler:
- Kan damarlarının tümöre kan taşımasını engeller.
- Mevcut kan damarlarının gerilemesine neden olur.
Hücre öldürücü maddelerin hedefe ulaştırılması: Monoklonal antikorlar kanser hücrelerinin yüzeyindeki spesifik proteinlere bağlanır. Bu bağlanma sonrasında hücre içine toksinler veya radyasyon gibi hücre öldürücü maddeler taşınır. Bu süreç yalnızca kanser hücrelerinin ölümüne yol açar.
Apoptozun teşviki: Kanser hücrelerinin normalde kaçındığı programlı hücre ölümü sürecini aktive eder. Hedefe yönelik tedaviler bu hücre ölüm mekanizmalarını tekrar çalışır hale getirerek kanser hücrelerinin ölümüne neden olur.
Hormon mahrumiyeti: Özellikle hormona duyarlı kanserlerde hedefe yönelik tedaviler kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan hormonların etkisini bloke eder. Bu hormon tedavileri iki yönlü etki gösterir:
- Vücudun hormon üretimini inhibe eder.
- Hormonların hücreler üzerindeki etkisini engeller.
Detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Hedefe yönelik tedavinin dezavantajları var mıdır?
Hedefe yönelik tedavinin dezavantajları kanser tedavisinde karşılaşılan zorlukları ortaya koyar. Direnç gelişimi bu tedavi biçiminin etkinliğini zamanla azaltabilir. Kanser hücreleri tedaviye adapte olarak yeni büyüme yolları geliştirebilir. Bu adaptasyon hedef moleküllerin işlevsiz hale gelmesine yol açar. Sonuç olarak hedefe yönelik tedavi tek başına yetersiz kalabilir. Dolayısıyla bu tedavi genellikle kemoterapi veya radyasyon gibi diğer yöntemlerle kombine edilir.
Ayrıca bazı protein hedefleri için ilaç geliştirmek teknik olarak zordur. Bu zorluklar hedefin yapısından veya hücre içindeki karmaşık işlevlerinden kaynaklanır. Bu dezavantajlar tedavi stratejilerinin sürekli olarak değerlendirilmesini ve geliştirilmesini gerektirir. Böylece hedefe yönelik tedavi kanserle mücadeledeki potansiyelini koruyabilir.
Hedefe yönelik tedavinin yan etkileri nelerdir?
Hedefe yönelik tedavi kemoterapiden farklı olarak spesifik moleküler hedeflere yönelik geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu tedavinin yan etkileri kullanılan ilacın tipine ve bireyin bu ilaca verdiği tepkiye bağlı olarak değişiklik gösterebilir. En yaygın görülen yan etkiler arasında ishal ve karaciğer sorunları bulunmaktadır. Bu yan etkiler tedavi süresince hastaların yaşam kalitesini etkileyebilir.
Diğer yan etkiler daha az yaygın olmakla birlikte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlar arasında kan pıhtılaşması ve yara iyileşme problemleri yer alır. Ayrıca yüksek tansiyon ve halsizlik gibi durumlar da tedavi sürecinde ortaya çıkabilir.
Ağız içinde yaraların oluşması ve tırnaklarda değişiklikler hastalar tarafından sıkça rapor edilen diğer yan etkiler arasındadır. Saç renginde kayıp ve cilt problemleri özellikle döküntü veya kuru cilt tedavi gören bireylerde görülebilir.
Çok nadir durumlarda sindirim sistemi organlarında ciddi hasarlar meydana gelebilir ve bu mide veya bağırsak duvarında delinmelere neden olabilir. Bu tür ciddi yan etkiler acil tıbbi müdahaleyi gerektirir. Neyse ki bu yan etkiler için çeşitli ilaçlar mevcuttur ve bu ilaçlar yan etkilerin önlenmesine veya hafifletilmesine yardımcı olabilir. Çoğu yan etki tedavi sonlandırıldığında ortadan kalkar bu da hedefe yönelik tedavinin geçici bir rahatsızlık kaynağı olabileceğini gösterir.
Hedefe yönelik tedavi görürken neler bekleyebilirim?
Hedefe yönelik tedavi görürken bekleyebilecekleriniz tedavinin uygulama şekline ve alınan ilaçların türüne göre değişiklik gösterir. Öncelikle bu tedavi kanser hücrelerine özgü yapıları hedef alarak sağlıklı dokulara minimal zarar verme amacı güder. Bu nedenle yan etkiler geleneksel kemoterapilere kıyasla genellikle daha azdır. Tedavi sürecinde yaşanabilecekler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
Küçük moleküllü ilaçlar genellikle oral yolla alınır:
- Hap veya kapsül formunda verilirler.
- Günlük veya haftalık program dahilinde düzenli olarak alınması gerekebilir.
Monoklonal antikorlar damar yoluyla verilir:
- Genellikle hastane veya klinik ortamında uygulanır.
- Tedavi seansları belirlenen döngülerde gerçekleştirilir.
Tedavi sürecinde alınan ilaçların ve tedavi yönteminin etkinliğini değerlendirmek amacıyla düzenli doktor ziyaretleri gereklidir. Bu ziyaretler sırasında hastanın genel sağlık durumu kontrol edilir ve herhangi bir yan etki belirlenirse buna yönelik önlemler alınır. İlerleme durumu yapılan muayene ve testlerle belirlenir. Özellikle kan testleri ve görüntüleme teknikleri tedavinin kanser üzerindeki etkisini göstermede kritik öneme sahiptir.
Ayrıca tedavi sürecinde dinlenme dönemleri de önemlidir. Bu dönemler vücudun kendini yenileyebilmesi ve sağlıklı hücrelerin iyileşmesi için elzemdir. Tedavi dönemleri ve dinlenme süreçleri hastalığın türüne ve tedaviye verilen cevaba göre ayarlanır.
Son olarak hedefe yönelik tedavi alan hastaların yaşayacağı etkiler kişisel sağlık durumlarına ve tedavinin yoğunluğuna göre değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle tedaviye başlamadan önce doktorlar ve hemşireler tarafından ayrıntılı bilgilendirme yapılır. Tedavi sürecinde hastalar yaşadıkları her türlü değişikliği veya yan etkiyi sağlık ekibine bildirmelidir.
Sıkça Sorulan Sorular
Hedefe yönelik tedavi klasik kemoterapiden nasıl farklıdır?
Hedefe yönelik tedavi, geleneksel kemoterapiden farklı olarak, belirli moleküler hedeflere saldırarak kanser hücrelerini spesifik bir şekilde etkiler ve normal hücrelere daha az zarar verir, böylece yan etkiler azalır. Örneğin küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde (NSCLC) uygun hedefe yönelik tedavi alan hastaların, almayanlara kıyasla genel sağkalım (OS) ve progresyonsuz sağkalım (PFS) oranlarında belirgin iyileşme gösterdiği görülmüştür. Tirozin kinaz inhibitörleri (TKI) gibi hedefe yönelik tedaviler, çeşitli kanserlerde daha uzun sağkalım süreleri ve daha iyi tedavi yanıtları ile başarı oranlarını artırmıştır. Ancak hedefe yönelik tedavilerin maliyeti, geleneksel kemoterapi ajanlarına kıyasla yaklaşık üç kat daha fazladır. Yüksek maliyete rağmen, hedefe yönelik tedavi kanser tedavisinde daha kişiselleştirilmiş ve etkili bir yaklaşım sunmaktadır.
Bu tedavi yöntemi hangi hastalıklar için uygundur?
Hedefe yönelik tedavi, EGFR mutasyonları veya ALK yeniden düzenlemeleri olan küçük hücreli olmayan akciğer kanseri (KHDAK), HER2 pozitif meme kanseri, BCR-ABL füzyon genlerine sahip kronik miyeloid lösemi (CML) ve BRAF mutasyonlu melanom gibi hastalıklar için uygundur. KHDAK’te EGFR hedefli tedaviler, hastalıksız sağkalımı kemoterapiye kıyasla 30,8 aya (19,8 aya karşı) çıkarmıştır. Meme kanserinde, HER2 hedefli tedaviler hasta sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirmiştir. CML’de, BCR-ABL inhibitörleri 60 ay sonra hastaların %98’inde tam hematolojik yanıt sağlamıştır. Melanomda ise BRAF inhibitörleri, belirli mutasyonları taşıyan hastalarda önemli etkiler göstermiştir. Ayrıca hedefe yönelik tedaviler, kolorektal kanser, prostat kanseri ve bazı lösemi türlerinde de araştırılmakta ve uygulanmaktadır. Ancak tedavinin etkinliği, tümör içindeki belirli moleküler hedeflerin tanımlanmasına bağlıdır ve her hasta eşit derecede fayda görmeyebilir.
Tedaviye direnç gelişimini önlemek için ne yapılabilir?
Hedefe yönelik tedavilerde direnç gelişimini önlemek için, birden fazla hedefe yönelik ajanların bir arada kullanılmasıyla kanser büyüme yollarının farklı noktalarının hedeflenmesi; DNA onarım mekanizmalarının (ör. homolog olmayan uç birleşimi NHEJ) inhibe edilerek dirence yol açabilecek genetik değişimlerin azaltılması; tümör mikroçevresinin hedef alınarak kanser hücrelerini destekleyen koşulların bozulması; ve bağışıklık tedavilerinin kullanılarak bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini daha etkili şekilde yok etmesinin sağlanması önerilmektedir.
Hedefe yönelik tedavinin maliyeti ve erişilebilirliği nasıldır?
Hedefe yönelik kanser tedavileri etkili olmasına rağmen maliyetleri oldukça yüksektir ve yıllık tedavi masrafları genellikle 100.000 ABD dolarını aşmaktadır. Örneğin immunoterapi ilacı Opdivo’nun yıllık maliyeti yaklaşık 200.000 ABD dolarıdır. Tayvan’da 2009-2012 yılları arasında hedefe yönelik tedavilerin kullanımı tüm antineoplastik ajanlar içinde %6,24’ten %12,29’a yükselirken, bu tedavilerin toplam maliyet içindeki payı %26,16’dan %41,57’ye çıktı. 2020 itibarıyla ABD’de kanser hastalarının yalnızca %13,6’sı genom hedefli tedavilere uygun bulunmuş ve tedaviye yanıt oranı %7,04 olarak rapor edilmiştir. Bu yüksek maliyetler, tedavilere erişimde önemli engeller yaratmakta ve farklı bölgeler ile sağlık sistemleri arasında eşitsizliklere yol açmaktadır.
Kombine tedavilerde hedefe yönelik tedavinin yeri nedir?
Hedefe yönelik tedavinin diğer kanser tedavileriyle kombinasyonu, hasta sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirmiştir. Örneğin ileri akut miyeloid lösemi tedavisinde Revumenib, Venclexta ve Inqovi kombinasyonu %82 genel yanıt oranı sağlamıştır. Relaps veya refrakter multipl miyelomda, GSK’nın Blenrep ilacı bortezomib ve deksametazon ile kombine edildiğinde ölüm riskini standart tedavilere kıyasla %42 oranında azaltmıştır. Ayrıca Merus NV’nin NRG1 genini hedef alan Bizengri ilacı, pankreas kanseri hastalarının %40’ında ve akciğer kanseri hastalarının %33’ünde hastalığın azalmasını sağlamıştır. Bu örnekler, hedefe yönelik tedavilerin diğer onkoloji tedavileriyle kombinasyonunda sağlanan etkinliği göstermektedir.


