Lenfoma bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf bezlerinde gelişen bir kanser türüdür ve tedavi edilebilme potansiyeline sahiptir. Hodgkin lenfoma (HL) ve non-Hodgkin lenfoma (NHL) olmak üzere iki ana türde incelenir ve bu türlerin tedavi sonuçları değişiklik gösterebilir. Günümüzde geliştirilen CAR T-hücre tedavisi gibi yenilikçi yöntemler özellikle dirençli vakalarda umut verici sonuçlar sunmaktadır. HL’de beş yıllık sağkalım oranı %87 iken NHL’de bu oran %72 olarak gözlemlenmiştir. Ayrıca daha az agresif tedavi seçenekleriyle hem tedavi başarısı artırılmakta hem de yan etkiler azaltılarak hasta yaşam kalitesi iyileştirilmektedir.
Lenfoma Nedir ve Nasıl Teşhis Edilir?
Lenfoma bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olan lenfatik sistemde ortaya çıkan bir kanser türüdür ve temel olarak lenfosit adı verilen beyaz kan hücrelerini etkiler. Bu hastalık Hodgkin lenfoma (HL) ve non-Hodgkin lenfoma (NHL) olarak iki ana gruba ayrılır ve her bir grup kendine özgü özellikler taşır. Hodgkin lenfoma Reed-Sternberg hücreleri adı verilen büyük ve anormal hücrelerin varlığı ile tanınır. Non-Hodgkin lenfoma ise oldukça geniş bir yelpazede çeşitlenir ve hem B hem de T lenfositlerinden kaynaklanabilir.
Lenfoma belirtileri genellikle lenf bezlerinin büyümesi ve bağışıklık sisteminin etkilenmesiyle ortaya çıkar:
- Şişmiş lenf bezleri
- Sebebi bilinmeyen ateş
- Gece terlemeleri
- Ani kilo kaybı
- Sürekli yorgunluk
- Nedeni açıklanamayan kaşıntı
- Nefes darlığı veya öksürük
Teşhis sürecinde fiziksel muayene laboratuvar testleri ve biyopsi gibi birçok yöntem bir arada kullanılır. Doktor ilk olarak büyümüş lenf düğümleri veya dalak gibi belirtileri değerlendirir. Görüntüleme yöntemleri arasında BT, PET ve MR gibi teknikler kanserli dokuları daha ayrıntılı incelemeye olanak sağlar. Kan testleri genel sağlık durumu ve lenfomaya dair ipuçları için önem taşır. Yüksek LDH seviyesi doku hasarının işareti olabilir ve HIV gibi testler bazı enfeksiyonların lenfoma ile ilişkili olup olmadığını belirlemek için yapılır. Biyopsi tanının doğrulanması için gereklidir ve kemik iliği biyopsisi kanserin yayılımını değerlendirmede önemli rol oynar.
Moleküler ve genetik testler lenfomanın genetik özelliklerini ortaya koyarak tedavi planlamasında değerli bilgiler sağlar.
Lenfoma İçin Standart Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Lenfoma tedavisinde hastalığın türüne ve evresine göre çeşitli tedavi yaklaşımları kullanılır. Bu tedaviler kanser hücrelerinin kontrol altına alınmasını, hastalığın yayılmasının durdurulmasını ve hastanın yaşam kalitesinin artırılmasını amaçlar. Standart tedavi yöntemleri arasında kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi, kök hücre nakli ve CAR T-hücre tedavisi bulunur. Her bir tedavi yöntemi farklı etki mekanizmalarıyla kanser hücrelerini hedef alır.
Kemoterapi:
- Hızlı bölünen kanser hücrelerini yok eder.
- Tek başına veya kombinasyon halinde uygulanır.
- CHOP, EPOCH gibi yaygın ilaç protokolleri kullanılır.
Radyoterapi:
- Yüksek enerjili ışınlar ile kanser hücrelerini hedef alır.
- Sınırlı bölgeye uygulanırsa tek başına, yaygın durumlarda ise kemoterapi ile birlikte kullanılır.
- Yeni nesil teknolojilerle sağlıklı dokular daha iyi korunur.
İmmünoterapi:
- Bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı güçlendirir.
- Rituksimab gibi monoklonal antikorlar lenfoma hücrelerini hedefler.
- Özellikle dirençli lenfoma türlerinde faydalıdır.
Kök Hücre Nakli:
- Yüksek doz kemoterapiden sonra kemik iliği sağlıklı hücrelerle yenilenir.
- Otolog nakil: Hastanın kendi kök hücreleri kullanılır.
- Allojenik nakil: Donör hücreleri kullanılır; yeni bağışıklık sistemi oluşturur.
CAR T-Hücre Tedavisi:
- Hastanın T hücreleri laboratuvarda değiştirilir.
- Özellikle B hücreli lenfoma türlerinde etkilidir.
- Yan etkiler nedeniyle özel merkezlerde uygulanır.
Lenfoma tedavisinde hangi yöntemin kullanılacağı hastalığın özelliklerine ve hastanın genel durumuna bağlı olarak doktorlar tarafından belirlenir. Tedavilerin başarı oranları ve yan etkileri farklılık gösterdiğinden tedavi süreci kişiye özgü planlanır. Özellikle ileri teknolojiye dayalı tedavilerin giderek yaygınlaşması hastaların sağkalım oranlarını artırmakta ve daha etkili sonuçlar elde edilmesine katkı sağlamaktadır.
Hodgkin ve Non-Hodgkin Lenfoma Arasında Tedavi Sonuçları Nasıl Farklılık Gösterir?
Hodgkin ve Non-Hodgkin lenfoma lenfatik sistemde gelişen ancak farklı ilerleyiş gösteren iki temel lenf kanseri türüdür. Hodgkin lenfoma (HL) yüksek tedavi edilebilirlik oranıyla öne çıkar ve erken teşhis edildiğinde hastalar genellikle tedaviye hızlı yanıt verir. Non-Hodgkin lenfoma (NHL) ise daha geniş bir alt tip çeşitliliğine sahip olup tedavi sonuçları ve sağkalım oranları alt tipine göre değişiklik gösterir. Hodgkin ve Non-Hodgkin lenfomada genel sağkalım oranları şöyle sıralanabilir:
- HL: 5 yıllık sağkalım oranı %89
- NHL: Alt tiplere göre %74 civarında 5 yıllık sağkalım
Evreye göre sağkalım oranları da önemli farklılıklar sergiler. Hodgkin lenfoma lokal evrelerde yüksek sağkalım oranları sunarken ileri evrede dahi %82 gibi oldukça olumlu oranlar gözlemlenir. Non-Hodgkin lenfomada ise alt tipe göre değişen oranlar dikkat çeker; örneğin diffüz büyük B hücreli lenfoma (DLBCL) ileri evrede %58 sağkalım sunarken, folliküler lenfoma (FL) daha yüksek bir oran olan %87 ile seyreder. Evreye göre sağkalım oranlarında şu farklar görülmektedir:
- HL: Erken evre %92, İleri evre %82
- NHL (DLBCL): Erken evre %73, İleri evre %58
- NHL (FL): Erken evre %97, İleri evre %87
Tedavi başarısını etkileyen faktörler arasında teşhis sırasındaki hastalık evresi hastanın yaşı ve genel sağlık durumu B semptomlarının varlığı ve lenfoma alt tipi bulunur. Özellikle genç yaşta ve genel sağlık durumu iyi olan hastalar tedaviye daha iyi yanıt verir. Ayrıca non-Hodgkin lenfoma alt tiplerinin her biri farklı tedavi yaklaşımları gerektirir; bazı alt tipler yavaş ilerlerken bazıları agresif bir seyir gösterir. Tedavi başarısını etkileyen temel faktörler şunlardır:
- Erken evre teşhis
- Genç yaş avantajı
- B semptomlarının durumu
- Sağlık durumu ve performans düzeyi
- Alt tiplerin çeşitliliği
Son yıllarda geliştirilen immünoterapiler ve CAR T-hücre tedavisi gibi yenilikçi yöntemler özellikle dirençli vakalarda tedavi başarısını artırmış ve sağkalım oranlarını yükseltmiştir. Hodgkin lenfoma genellikle standart tedavilere iyi yanıt verirken non-Hodgkin lenfomada yeni tedavi seçeneklerinin uygulanması özellikle ileri evre hastalar için umut verici sonuçlar sunmaktadır.
Lenfoma Tedavisindeki En Son Gelişmeler Nelerdir?
Lenfoma tedavisinde son yıllarda kaydedilen gelişmeler yenilikçi tedavi yöntemleri ve daha hafif tedavi yaklaşımları sayesinde hasta sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirmektedir. Özellikle CAR T hücre tedavileri antikor-ilaç konjugatları BTK inhibitörleri ve kombine hedefe yönelik tedaviler gibi yenilikler hastalığın tedavisinde etkili seçenekler sunmaktadır. Klinik çalışmalarda yüksek başarı oranlarına ulaşan bu tedaviler hastaların yaşam kalitesini artırmakta ve yan etkileri en aza indirmektedir.
CAR T hücre tedavisi özellikle dirençli lenfoma türlerinde umut verici sonuçlar sunmaktadır. CD22 proteini hedefleyen yeni bir CAR T hücre tedavisi nüks yaşayan büyük B hücreli lenfoma hastalarında etkinlik göstermiştir. Bu yöntem FDA’den hızlandırılmış onay süreci almış olup hasta sonuçlarını iyileştirmeyi hedeflemektedir.
Kombine tedavi yöntemleri de direnci yüksek lenfomalarda başarılı sonuçlar elde etmiştir. Örneğin ViPOR kombinasyonu olarak bilinen venetoklaks, ibrutinib, prednizon, obinutuzumab ve lenalidomid içeren tedavi protokolü yüksek oranlarda tümör küçülmesi ve hastalıksız sağkalım sunmuştur. Bu tür kombinasyonlar tedavi direncini kırmak ve uzun vadeli sağkalımı artırmak amacıyla uygulanmaktadır.
Antikor-ilaç konjugatları ise tedavi sürecinde yan etkileri azaltarak hedeflenen hücrelere daha doğrudan müdahale edebilme avantajı sunmaktadır. Polatuzumab vedotin DLBCL tedavisinde kemoterapi ile kullanılmak üzere onay almış bu da uzun yıllardan sonra gelen yeni bir seçenek olarak dikkat çekmiştir.
Erken Tespit, Lenfoma Tedavisinin Başarısını Nasıl Etkiler?
Erken evrede lenfoma tespiti tedavi sürecinde hayati bir avantaja sahiptir. Hastalığın başlangıç aşamasında tanınması daha sınırlı bir yayılım ve dolayısıyla daha yüksek tedavi başarısı anlamına gelir. Erken evrede teşhis edilen lenfoma vakalarında sağkalım oranları dikkat çekici şekilde yüksektir. Bu durum hastalığın ilerlemesini engelleyerek hastaların yaşam kalitesini artırma olanağı sağlar. Lenfoma belirtilerinin tanınması ve düzenli sağlık kontrolleri erken tanı sürecinde kritik bir rol oynar.
Belirtiler arasında en yaygın olanlar şunlardır:
- Ağrısız lenf bezi şişliği
- Açıklanamayan ateş
- Gece terlemeleri
- Ani ve hızlı kilo kaybı
- Sürekli halsizlik
Bu semptomlardan herhangi biri uzun süre devam ederse veya nedeni açıklanamazsa vakit kaybetmeden doktora başvurulması önemlidir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olanlar veya ailesinde lenfoma geçmişi bulunan bireyler için düzenli kontroller erken teşhis oranını artırmada büyük rol oynar. Bu risk grubundaki kişilerde belirtilerin ciddiye alınması ve kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerekir.
Özel bir tarama testi olmasa da belirtiler konusundaki farkındalığın artması hastaların erken teşhis edilme ihtimalini yükseltir. Bu farkındalıkla lenfoma vakalarında tedavi süreci daha etkili hale gelir hastalığın ilerlemesi engellenir ve tedaviye yanıt oranı artar.

Doç. Dr. Mahmut Bakır Koyuncu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce Tıp) mezunudur. İç Hastalıkları uzmanlık eğitimini ve ardından Hematoloji yan dal uzmanlığını Mersin Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Eğitim sürecinde MD Anderson Cancer Center’da Moleküler Biyoloji ve Genetik alanında çalışmalar yapmış ve Weill Cornell Medicine, New York’ta Kemik İliği Nakli ve Hücresel Tedavi Ünitesi’nde görev almıştır. Türkiye’de Mersin Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalı, Mersin Şehir Hastanesi ve Adana Şehir Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakil Ünitesi’nde hematoloji uzmanı olarak çalışmıştır. Temmuz 2023’ten itibaren Mersin’de VM Medical Park Hastanesi’nde hasta kabul etmektedir.

