Kan Transfüzyonu

Kan transfüzyonu bir alıcının damar yoluyla kan veya kan bileşenlerinin alınması işlemidir. İlk olarak donörden alınan kan çeşitli testlerden geçirilerek güvenliği sağlanır. Daha sonra bu kan, alyuvarlar, plazma veya trombositler gibi bileşenlere ayrılır ve uygun koşullarda saklanır. Transfüzyon sırasında seçilen kan ürünü yavaşça alıcıya verilir ve bir ünite kan genellikle iki saatte aktarılır. Kan nakilleri hastalarda yaşanan ciddi kan kayıplarını telafi etmek veya anemi ve pıhtılaşma bozuklukları gibi hastalıkları tedavi etmek amacıyla kullanılır.

Kan Transfüzyonu

Doç. Dr.  Mahmut Bakır Koyuncu

Mersin doğumlu, YKAL mezunu. 2011 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. İç Hastalıkları anadal ve Hematoloji yandal eğitimlerini Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamlamıştır. 2008 yılında MD Anderson Cancer Center’da moleküler biyoloji ve genetik alanında çalışmış, 2020 yılında New York Presbyterian Hospital’da kemik iliği nakli ve hücresel tedaviler ünitesinde çalışma imkanı bulmuştur. Türkiye’ye döndükten sonra sırasıyla Mersin Şehir Hastanesi ve Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmıştır. 2022’de Hematoloji alanında Doçent Doktor unvanı almıştır. Temmuz 2023’ten beri Mersin Medical Park Hastanesinde çalışmaktadır.

Kan Transfüzyonu Nedir?

Kan transfüzyonu bir kişiye kan veya kan bileşenlerinin damar yoluyla aktarılması işlemidir. Bu süreç genellikle bir donörden alınan kanın uygun testlerden geçirilmesiyle başlar ve kanın güvenliği sağlandıktan sonra alıcıya nakledilir. Kan transfüzyonu birçok farklı hastalığın tedavisinde önemli bir rol oynar ve sıklıkla aşağıdaki bileşenler kullanılır:

  • Paketlenmiş kırmızı kan hücreleri (PRBC’ler)
  • Taze dondurulmuş plazma (FFP)
  • Trombosit konsantreleri
  • Kriyopresipitat

Kan bileşenlerinin her biri farklı tıbbi durumlar için kullanılmaktadır. Kırmızı kan hücreleri vücuda oksijen taşınmasında hayati bir öneme sahiptir ve özellikle anemi ya da ciddi kan kayıplarında tercih edilir. Plazma ise pıhtılaşma faktörlerini içerir ve pıhtılaşma bozukluklarının tedavisinde kullanılır. Trombositler vücutta kanamanın kontrol altına alınmasına yardımcı olurken kriyopresipitat belirli pıhtılaşma faktörlerini içerir ve kanamayı durdurmak için kullanılır.

Günümüzde tıbbi gelişmeler sayesinde tam kan transfüzyonu nadiren tercih edilir. Bunun yerine kan bileşenlerinin ayrı ayrı kullanımı daha yaygındır ve bu sayede her bir hastanın ihtiyaçlarına daha uygun tedavi sağlanabilir.

Kan Transfüzyonu Ne Zaman Yapılır?

Kan transfüzyonu belirli durumlarda gerekli bir tedavi yöntemidir ve bu süreç hastanın ihtiyaçlarına göre farklı şekillerde uygulanabilir. Stabil hastalarda anemi durumunda transfüzyon yapılması hemoglobin seviyelerine ve hastanın genel durumuna bağlı olarak önerilmektedir. Genellikle asemptomatik sağlıklı hastalarda hemoglobin seviyesi 7 g/dL’nin altına düştüğünde kan transfüzyonu endike olur. Bununla birlikte koroner arter hastalığı olan veya ortopedik cerrahi geçiren hastalarda bu eşik değeri 8 g/dL’ye çıkarılabilir.

Kırmızı kan hücresi transfüzyonu genellikle anemiye bağlı semptomlar ortaya çıktığında yapılır. Bu semptomlar arasında taşikardi, halsizlik ve eforla dispne gibi belirtiler bulunabilir. Ayrıca aktif kanaması olan hastalarda hemoglobinin 8 g/dL’den düşük olması durumunda da transfüzyon önerilebilir. Ciddi kan kaybı yaşayan ve bu nedenle şoka girme riski bulunan hastalarda kırmızı kan hücresi kütlesinin yenilenmesi oldukça önemlidir. Şok dokulara yeterli oksijen taşınamamasıyla hücresel metabolizmayı etkileyebilir.

Diğer yandan trombosit transfüzyonu trombosit sayısının kritik seviyelere düştüğü veya trombosit işlev bozukluğu yaşandığı durumlarda uygulanabilir. Kemik iliği yetmezliği olan hastalarda ve trombosit sayısı 10 X 10^9/L’nin altına düştüğünde trombosit transfüzyonu yapılması önerilir. Kanama riski mevcutsa bu eşik değeri 20 X 10^9/L’ye yükseltilebilir. Ayrıca invaziv prosedürler öncesinde trombosit sayısının 50 X 10^9/L’nin üzerinde olması gerekmektedir.

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

    *En iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Kan Transfüzyonu Ne Zaman Yapılmaz?

    Kan transfüzyonu her zaman gerekli değildir ve bazı durumlarda önerilmez. Özellikle tam kan nakli kırmızı kan hücreleri veya plazma gibi belirli bileşenlerin kullanılabildiği vakalarda tercih edilmez. Ayrıca bazı hastalar dini inançları doğrultusunda kan naklini reddedebilir. Bu gibi durumlarda hastanın tıbbi gereksinimlerine alternatif tedavi seçenekleri sunulmalıdır. Tam kan nakli hacim aşırı yüklenmesi ve diğer komplikasyonlara yol açabileceğinden bileşen bazlı tedavi daha güvenli kabul edilir. Bu nedenle hastaların durumuna ve ihtiyaçlarına uygun tedavi yöntemi belirlemek önemlidir. Sonuç olarak her vakada tam kan nakli zorunlu bir tedavi seçeneği olmayabilir.

    Kan Transfüzyonunda Kullanılan Ekipmanlar Nelerdir?

    Kan transfüzyonunda kullanılan ekipmanlar işlemin güvenli ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar. İlk olarak kan ürünleri filtreli intravenöz tüpler aracılığıyla alıcıya verilir. Filtreler partiküllerin girişini engelleyerek kanın temiz bir şekilde aktarılmasını destekler. Ayrıca bu filtrelerin 170 ila 260 mikron gözenek çapına sahip olması tavsiye edilir. Buna ek olarak filtrelerin bakteriyel büyümeyi önlemek için dört saatten fazla kullanılmaması önerilir. Transfüzyon sırasında tüplerin izotonik ve kalsiyum içermeyen bir çözelti ile doldurulması önemlidir.

    Sitrat kan ürünlerinde koruyucu olarak görev yapar ve kalsiyum fazlalığı durumunda pıhtı oluşumunu engeller. Kan transfüzyonu için kullanılan damar yolu erişim cihazları da dikkatle seçilmelidir. Aşağıdaki damar yolu boyutları transfüzyonun türüne göre belirlenir:

    • Yetişkinlerde rutin transfüzyon: 20-22 gauge
    • Yetişkinlerde hızlı transfüzyon: 16-18 gauge
    • Pediatrik transfüzyon: 22-25 gauge

    Buna ek olarak kullanılan uygulama setleri ve kan filtreleri de değişiklik gösterebilir. Özellikle trombositten fakir plazmaların uygulanması farklı malzemeler gerektirir. İnfüzyon pompaları, kan ısıtıcıları, hızlı infüzyon cihazları ve basınç cihazları da transfüzyon sırasında yardımcı olan ekipmanlar arasında yer alır.

    Soğuk kan bileşenlerinin hızlı bir şekilde verilmesi gerektiğinde kan ısıtıcı cihazlar kullanılmalıdır. Bu cihazlar hipotermiyi önlemek amacıyla ameliyat ve travma ortamlarında sıkça tercih edilir.

    Kan Transfüzyonuna Hazırlık Nasıldır?

    Kan transfüzyonuna hazırlanırken izlenmesi gereken adımlar dikkatle takip edilmelidir. İlk olarak alıcı ile donör kanı arasındaki uyumluluğun sağlanması büyük önem taşır. Bu uyumluluğun belirlenmesi için alıcının kan grubunu doğrulayan ve ABO dışındaki beklenmeyen antikorları tarayan testler yapılır. Testler sonucunda herhangi bir uyumsuzluk tespit edilmezse kan nakli süreci daha güvenli şekilde ilerler. Taramalar pozitif çıkarsa gerekli tedbirler alınarak iki ünite kan çapraz eşleştirilip hazır tutulur.

    Kan transfüzyonuna geçmeden önce hastadan bilgilendirilmiş onam alınmalıdır. Sağlık geçmişi değerlendirilir ve özellikle alerjik reaksiyonlar kontrol edilir. Sağlık uzmanı prosedürle ilgili bilgileri hasta ile paylaşarak onay alır. Onam süreci tamamlandıktan sonra kan transfüzyonu hazırlıklarına devam edilir.

    Transfüzyon için damar içi erişimin sağlanması zorunludur. Bunun için genellikle 18 gauge ya da daha büyük bir IV erişim kullanılır. Her ünite kanın 2 ila 4 saat içinde alıcıya aktarılması hedeflenir. Ayrıca hastanın ek ilaçlara ihtiyaç duyabileceği ihtimaline karşı ikinci bir damar yolu açılır. Normal salin kan ürünü ile birlikte uygulanabilen tek sıvıdır.

    Kan transfüzyonuna hazırlıkta kullanılan ekipmanlar özenle seçilmelidir. Aşağıdaki malzemeler kullanılır:

    • Hat içi filtreli Y borusu
    • %0.9 NaCl çözeltisi
    • Kan ısıtıcısı

    Hasta izleme sürecinde temel yaşam bulguları dikkatle takip edilmelidir. Bu süreçte kalp atış hızı, vücut sıcaklığı, kan basıncı, nabız oksimetresi ve solunum hızı ölçülmelidir. Aynı zamanda solunum sesleri ve idrar çıkışı da kayıt altına alınır. Vücut sıcaklığı 100°F’nin üzerinde olduğunda derhal sağlık uzmanına bildirilmesi gerekmektedir.

    Kan bankası hazırlıklar tamamlandıktan sonra kanı teslim eder. Teslim edilen kanın bir ünite halinde verilmesi sağlanır ve transfüzyon 4 saat içinde tamamlanır.

    Detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

    Kan Transfüzyonu Tedavisi Nasıl Yapılır?

    Kan transfüzyonu tedavisi adım adım dikkatle uygulanmalıdır. İlk olarak verilecek kan ürünü dikkatlice doğrulanır ve uyumluluğu kontrol edilir. Ardından hastaya olası transfüzyon reaksiyonları açıklanır ve böyle bir durumla karşılaşması halinde hemen sağlık personeline haber vermesi gerektiği belirtilir. Tedavi sırasında hasta sürekli izlenir ve durumu değerlendirilir.

    • Y tüpü %0.9 NaCl ile hazırlanır.
    • Kan ünitesi infüzyon pompasında hazır hale getirilir.
    • İlk on beş dakika kan akışı yavaş bir hızda örneğin 2 ml/dak ya da 120 ml/saat olarak ayarlanır.
    • İlk on beş dakika boyunca sağlık personeli hastayı dikkatlice izler çünkü çoğu reaksiyon bu süreçte meydana gelir.

    Eğer hasta stabil durumda ve herhangi bir olumsuz belirti göstermiyorsa on beşinci dakikadan sonra transfüzyon hızı artırılabilir.

    • İlk on beş dakikadan sonra vital bulgular kaydedilir ve her saat başı kontrol edilir.
    • Transfüzyon tamamlandıktan sonra vital bulgular tekrar kaydedilir.

    Tedavi sırasında herhangi bir transfüzyon reaksiyonu şüphesi varsa işlem derhal durdurulmalıdır. Bu durumda:

    • Kan tüpü hastadan çıkarılır ve sağlık personeline bilgi verilir.
    • Transfüzyon tamamlandıktan sonra Y tüpü salinle yıkanır ve atıklar uygun şekilde imha edilir.

    Kan Transfüzyonu Riskleri Nelerdir?

    Kan transfüzyonu çeşitli komplikasyonlarla ilişkilendirilen bir tıbbi müdahaledir. Her ne kadar güvenli bir süreç olsa da bazı riskler taşır ve bu riskler farklı derecelerde ciddiyet gösterir. Özellikle bağışlanan kanın dikkatlice test edilmesi ve hastaların durumu göz önünde bulundurulsa bile komplikasyonlar nadir de olsa ortaya çıkabilir. Bu riskler ateşli reaksiyonlardan ciddi enfeksiyonlara kadar uzanır.

    Öncelikle ateşli reaksiyonlar, kan transfüzyonları sırasında en sık karşılaşılan durumlardan biridir. Bu durum genellikle lökosit azaltılmış kan ürünlerinin kullanımıyla azaltılsa da hala olasıdır. Ateşli reaksiyonlar meydana geldiğinde transfüzyon geçici olarak durdurulmalı ve hasta değerlendirilmelidir.

    Transfüzyonla ilişkili dolaşım aşırı yüklenmesi sıvı dengesinin bozulduğu hastalarda sıkça görülür. Özellikle konjestif kalp yetmezliği veya böbrek yetmezliği olan bireyler bu komplikasyon için daha fazla risk altındadır. Solunum sıkıntısı ve pulmoner ödem gibi belirtiler bu duruma işaret eder. Tedavi sürecinde transfüzyon hızının azaltılması ve gerekirse diüretik verilmesi önerilir.

    Alerjik reaksiyonlar da kan transfüzyonu sonrası karşılaşılabilecek sorunlar arasındadır. Genellikle kaşıntı ve ürtiker gibi hafif belirtilerle ortaya çıkar. Bununla birlikte IgA eksikliği olan hastalarda anafilaksi gibi daha ciddi reaksiyonlar meydana gelebilir. Hafif semptomlar genellikle antihistaminiklerle kontrol altına alınırken ciddi reaksiyonlar bronkodilatörler ve epinefrin ile tedavi edilebilir.

    TRALI (Transfüzyonla İlişkili Akciğer Hasarı) kan transfüzyonlarında daha nadir görülen ancak ciddi bir komplikasyondur. Hastalarda transfüzyondan birkaç saat sonra akut solunum sıkıntısı gelişebilir ve bu durum ölümcül olabilir. Ancak vakaların büyük çoğunluğu destekleyici tedavi ile düzelir.

    Enfeksiyon riski de kan transfüzyonlarının bir diğer komplikasyonudur. Bununla birlikte modern kan tarama yöntemleri sayesinde bu risk oldukça azalmıştır. Hepatit C ve HIV gibi ciddi enfeksiyonların bulaşma riski milyonda birden daha düşüktür.

    Ateşli reaksiyon: 1:60

    Dolaşım aşırı yüklenmesi: 1:100

    Alerjik reaksiyon: 1:250

    TRALI: 1:12.000

    Hepatit C: 1:1.149.000

    HIV: 1:1.467.000

    Ölümcül hemoliz: 1:1.972.000

    Sıkça Sorulan Sorular

    Kan transfüzyonu hangi durumlarda zorunludur?

    Kan transfüzyonu şu durumlarda gereklidir: Semptomatik Anemi: Yüksek riskli ya da semptomatik anemide oksijen taşıma kapasitesini artırmak için yapılır. Akut Kan Kaybı: Travma, cerrahi müdahale veya gastrointestinal kanama gibi durumlarda kan hacmini ve oksijen taşınmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Koagülopati: INR değeri 1.5-1.6 üzerinde olan ve aktif kanaması olan ya da yüksek kanama riski taşıyan hastalarda pıhtılaşma bozukluklarını düzeltmek için plazma transfüzyonu gerekir. Trombositopeni veya Trombosit Disfonksiyonu: Düşük trombosit seviyesi veya fonksiyon bozukluğu olan hastalarda, özellikle kritik seviyelerde veya cerrahi müdahale öncesinde kanama önlemek ya da tedavi etmek için kullanılır. Kronik Hastalıklar: Orak hücreli anemi veya ağır talasemi gibi bazı kronik durumlarda, hastalık komplikasyonlarını yönetmek için düzenli transfüzyon yapılabilir. Transfüzyon kararı, klinik değerlendirme, laboratuvar sonuçları ve kılavuzlara dayanılarak alınır.

    Uygun kan grubu eşleştirmesi nasıl yapılır?

    Kan transfüzyonu için uygun kan grubu eşleştirmesi, donör ve alıcının hem ABO hem de RhD kan gruplarının belirlenmesini içerir ve uyumluluğun sağlanması gerekir. Uyumlu olmayan transfüzyonlar ciddi, hatta hayatı tehdit eden reaksiyonlara yol açabilir. Örneğin O negatif kan grubuna sahip bireyler, herhangi bir ABO ve RhD grubuna kan verebilen evrensel donör olarak kabul edilirken, AB pozitif bireyler evrensel alıcıdır. Ancak uyumsuz kan verilmesi durumunda alıcının bağışıklık sistemi donör kan hücrelerine saldırabilir ve komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle doğru kan grubu tayini ve çapraz eşleştirme, transfüzyon sürecinde hasta güvenliğini sağlamak için kritik adımlardır.

    Transfüzyon sırasında ve sonrasında nelere dikkat edilmelidir?

    Kan transfüzyonu sırasında ve sonrasında, hastanın vital bulguları—vücut ısısı, nabız, solunum ve tansiyon—başlangıçta, transfüzyonun ilk 15 dakikasında ve işlem sonunda ölçülerek önceki değerlerle karşılaştırılmalıdır. İlk 10-15 dakika içinde özellikle ateş, titreme, döküntü, nefes darlığı veya hipotansiyon gibi advers reaksiyon belirtileri yakından izlenmelidir. Hastalara, herhangi bir rahatsızlık veya alışılmadık hisleri derhal bildirmeleri gerektiği anlatılmalıdır. Transfüzyon sonrası, hemoglobin seviyeleri veya koagülasyon profilleri gibi kan parametreleri ölçülerek işlemin etkinliği değerlendirilmelidir. Transfüzyon sürecinde sürekli gözlem yapılmalı ve herhangi bir olumsuz belirtiye hızla müdahale edilmelidir.

    Kan transfüzyonu komplikasyonları nelerdir?

    Kan transfüzyonunun komplikasyonları arasında en yaygın olanı febril nonhemolitik reaksiyonlardır ve genellikle ateş ile titreme görülür. Alerjik reaksiyonlar hafif kurdeşenden ciddi anafilaksiye kadar değişebilir. Transfüzyona bağlı akut akciğer hasarı (TRALI), transfüzyon kaynaklı ölüm nedenlerinin başında gelirken, transfüzyona bağlı dolaşım yüklenmesi (TACO) de önemli bir risktir. ABO uyumsuzluğuna bağlı akut hemolitik reaksiyonlar ateş, titreme, sırt ağrısı gibi şiddetli belirtilerle akut böbrek hasarına yol açabilir. Gecikmiş hemolitik reaksiyonlar transfüzyondan günler veya haftalar sonra görülebilir. Enfeksiyon riski, geliştirilmiş taramalar sayesinde azalsa da bakteriyel, viral ve parazitik bulaşmalar hala endişe kaynağıdır. Transfüzyona bağlı greft-versus-host hastalığı (TA-GVHD) nadir görülse de genellikle ölümcüldür. Alloimmünizasyon, gelecekteki transfüzyonlarda zorluklara neden olabilirken, çoklu transfüzyonlar demir birikimine yol açarak organlara zarar verebilir. Yoğun transfüzyonlar koagülopati ve elektrolit dengesizliklerine sebep olabilir. Bu komplikasyonların erken tanısı ve yönetimi, hastalık ve ölüm oranlarını azaltmada kritik öneme sahiptir.

    Otolog kan bağışı nedir ve nasıl yapılır?

    Otokolog kan bağışı, kişinin kendi kanını önceden bağışlayarak planlı bir ameliyat gibi durumlarda kendi kullanımı için saklanmasını sağlar. Bu süreç; ameliyat öncesi kan bağışı (PAD), akut normovolemik hemodilüsyon (ANH) ve ameliyat sırasında veya sonrasında kanın geri kazanımı (kan kurtarma) yöntemlerini içerir. Bağış yapacak kişilerin sağlıklı olması, aktif enfeksiyon taşımaması ve belirli hemoglobin seviyelerini karşılaması gerekir. Kan bağışları genellikle ameliyattan 4-7 gün önce planlanır ve son bağış ameliyattan en az bir hafta önce yapılır. Otokolog bağışlar, enfeksiyon ya da bağışıklık reaksiyonları gibi allojenik transfüzyon risklerini ortadan kaldırırken, kullanılmayan otokolog kan başka hastalara verilemez ve imha edilir.

    Hematoloji Uzmanı
    Doç. Dr.
    Mahmut Bakır Koyuncu

    Kan Transfüzyonu
    İletişim Bilgileri

    Telefon
    +90 553 533 88 53

    E-posta
    mahmutbakirkoyuncu@gmail.com

    Adres
    Atatürk, Gazi Mustafa Kemal Blv. No: 676, 33200 Mezitli/Mersin

    Blog Yazıları

    Lösemi Bulaşıcı Mıdır? Lösemi Hastaları Neden Maske Takarlar?

    Ana Sayfa - Lösemi - Lösemi Bulaşıcı Mıdır? Lösemi Hastaları Neden Maske Takarlar?Lösemi, halk arasında [...]

    Hematolojik Kanserlerde Enfeksiyondan Korunma Yolları

    Ana Sayfa - Blog - Hematolojik Kanserlerde Enfeksiyondan Korunma YollarıHematolojik kanserler (lösemi, lenfoma, multiple miyelom [...]

    Lösemi, Lenfoma ve Miyelom Hastalarında Beslenme

    Ana Sayfa - Lösemi - Lösemi, Lenfoma ve Miyelom Hastalarında BeslenmeLösemi, lenfoma ve miyelom gibi [...]

    Hematoloji Hastalıkları Nelerdir?

    Ana Sayfa - Blog - Hematoloji Hastalıkları Nelerdir?Hematoloji hastalıkları, basitçe ifade etmek gerekirse kanla ilgili [...]

    Kemoterapinin Yan Etkileri ve Başa Çıkma Yöntemleri

    Ana Sayfa - Kemoterapi - Kemoterapinin Yan Etkileri ve Başa Çıkma YöntemleriBirçok insan için kanser [...]

    Kemoterapi ve Radyasyon Terapisi Arasındaki Fark Nedir?

    Ana Sayfa - Kemoterapi - Kemoterapi ve Radyasyon Terapisi Arasındaki Fark Nedir?Birçoğumuz “kanser tedavisi” denilince [...]

    Kemoterapinin Kaç Kür Verileceği Neye Göre Belirleniyor?

    Ana Sayfa - Kemoterapi - Kemoterapinin Kaç Kür Verileceği Neye Göre Belirleniyor?Günümüzde kanser tedavisinde kullanılan [...]

    Kemoterapi Alırken Hastadan Çocuklara Zarar Gelir mi?

    Ana Sayfa - Kemoterapi - Kemoterapi Alırken Hastadan Çocuklara Zarar Gelir mi?Bir kanser tanısı almanın [...]